Elveda H.

Hemen herkesin eleştirdiği, ahlaksız bulduğu televizyon programına çıktım bugün. Bu satırları da beni ağırladıkları otel odasında yazıyorum. İki tane kalem var yanımda ama zannedersem bittiğinde resepsiyondan yeni yeni kalemler isteyebilirim. Çayım var, bisküvim var ve her şeyden önemlisi sayfalarını dolduracağım bomboş bir defterim var.

Şu anda, bu hayatta kaybedecek çok da bir şeyi kalmamış, yetmiş milyon mu, yoksa seksen milyon mu bilinmez kimsenin önünde rezil rüsva olmuş bir kişi olarak, söyleyeceklerime son kez kulak vermenizi istiyorum. Çünkü burada yazılanların hepsi gerçek. Artık saklayacak hiçbir şeyim kalmadı. Çünkü buna gerek yok. Nasıl olsa siz bu satırları okurken ben çoktan gitmiş olacağım. Virgile'in olmadığı bir cehennemin koridorlarında bir başıma dolanacağım. Korkmuyorum. Beni bugün köşeye sıkıştıranlar, yarın nasıl olsa hesap verecek.

Yan odadan kıkırdaşmalar geliyor. Geçen hafta televizyonda gördüğüm genç çift kalıyor. Televizyon önünde birbirini yiyorlardı. Ben de herkes gibi, kurgu tüm bunlar, yalan dolan diyordum. Ama bazı şeylerin sandığım gibi olmadığını buraya gelince anladım. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamak için yaşamak gerekiyormuş. Ben artık bazı şeyleri yaşamış biriyim. Geriye yalnızca yazmak, her şeyi kusmak ve sonra da çekip gitmek kaldı. Virgile'siz cehennemde, nereye gideceğini bilmeden, azaptan azaba koşmak, acıyı kucaklamak ve burada yaptıklarımın bedelini ödemek.

Beni, bu hikâyeyi bir haftadır takip edeniniz vardır. Onlar, bu birkaç sayfayı hemen geçebilirler. Çünkü televizyonda yaşadıklarım yetmemiş gibi, sosyal medyada da hakkımda ileri geri konuştunuz. Bana katil diyenler, ben aranızdan ayrıldığımda, çuvaldızı istedikleri yerlerine batırabilirler. Hiç tanımadığınız bir kimsenin hiç bilmediğiniz bir öyküsü üzerinde dilediğinizce sallamak neymiş, size göstereceğim demek isterdim. Ama sizde ne bir katre bilinç ne de vicdan vardır. Yarın yine hiçbir şey olmamış gibi devam edeceksiniz hayatına nasıl olsa. Yine de benim ölümüm, burada bulacağınız kanlı beden, çok büyük dersler verecek size. Bir kez olsun unutamayacaksınız beni. Çocuklarınıza, çocuklarınız da kendi çocuklarına anlatacaklar beni. Ders kitaplarına konu olacağağım. Dağlar, taşlar yer değiştirecek, coğrafyayı yeniden ele alacak bilim insanları, psikolojiniz bozulacak, içinize cin kaçmış gibi, çaresiz bir şekilde kıvranacaksınız. Bunu ben değil, siz istediniz. 

Bugün günlerden Cuma. Pazartesi'ye kadar bu odada özgürüm. İstediğimi yapabilirim. Kimse beni rahatsız etmiyor. Söyleyeceklerimi söyleyip, gerekeni yapacağım ve en sonunda her birinizi şaşırtacağım.

Her şey yirmi bin nüfuslu ilçemizin Pınarbaşı Mahallesinde bulunan Irmak Apartmanının 3. katında 5 numaralı dairede başladı. Ağrılarımdan ötürü sabah erken kalkmış, evin içinde dolanmıştım. İlaç içmek için kahvaltı etmem gerekiyordu. Tost makinesinde ekmek kızarttım; bir haşlanmış yumurta, birkaç zeytin ve çayla bir güzel yedim. Sonra, televizyonun karşısındaki kanepeye uzandım. Hâlâ uykulu olduğum için çok geçmeden uyumuşum. Uyandığımda saat tam 12'ydi. Çünkü gözlerimi açtığımda gün ortası haberleri başlıyordu. O sırada kapı çaldı. Rüya'ydı gelen. Perşembe günleri öğlen vakti gelir. İki üç saat ev işleriyle ilgilenir. İki günlük yemeğimi pişirir ve giderdi. Rüya'nın ilginç bir hikâyesi vardı.

Annesi, kocasını bir Özbek'le aldatmış. Rüya da bu Özbek'ten doğmuş. Zaten ona bakınca Anadolu'daki Türklere benzemediğini kolayca anlayabiliyorduk. Adam bunu öğrenince kadını camdan atmış. Rüya da böylece annesiz kalmış. Rüya'nın babası da, kadının ölümü yüzünden, kocasını öldürmüş hapse girmiş. Hapiste de bilinmeyen bir sebepten dolayı ölmüş veya öldürülmüş. Yani, Rüya'nın talihsiz başlayan hayatı talihsiz devam etmiş.

Rüya'nın Hatice adında dünyalar güzeli bir teyzesi var. Teyze dediğime bakmayın. Otuz üç yaşında, harika bir kadın. Bir gün çay bahçesinde otururken bakışlarımız kesişti. Hemencecik vuruldum ona. O zamanlar otuzuna daha yeni basmıştı. Rüya da daha reşit değildi o zamanlar. Liseyi bitirmesine az bir süre vardı. Hatice benden Rüya'ya Tarih, Edebiyat, Coğrafya gibi derslerde yardımcı olmamı isterdi. Ben o zamanlar üniversiteyi daha yeni bitirmiştim. Hatice'ye abla diyordum, Rüya da bana abi diyordu. Ama tüm bunlar sahte geliyordu bana. Günlerden bir gün Hatice bana geldi. Ama bu kez her zamankinden farklıydı. Rüya'yı getirmemişti. Hususi olarak kendi için gelmişti. İşte o gün Irmak Apartmanı'nda geri dönüşü olmayan bir yola girmiş oldum.




Yorumlar